NEVRUZ BAYRAMIMIZ VE BÜYÜK MİLLİ BİRLİĞİMİZ Yeni rejim bir sürü pagan değer icat etmişti yeni Türk’ü tanımlarken. Nevruz Günü’nü de Ergenekon’dan Çıkış ve Milli Kurtuluş Günü gibi tanımlamalarla 1922-1926 yıllarında kutladı. Sonra kendi Milli Bayramlarım

Pazartesi, 23 Mart 2020 13:27 tarihinde oluşturuldu
Gösterim: 223
Pin It

 

NEVRUZ BAYRAMIMIZ VE BÜYÜK MİLLİ BİRLİĞİMİZ

Yeni rejim bir sürü pagan değer icat etmişti yeni Türk’ü tanımlarken. Nevruz Günü’nü de Ergenekon’dan Çıkış ve Milli Kurtuluş Günü gibi tanımlamalarla 1922-1926 yıllarında kutladı. Sonra kendi Milli Bayramlarımız icat edildiği için kutlanmadı, tatil yapılmadı.
Nevruz’u Türk Halkları’nın tamamı Milli Bayram olarak binyıllardır kutlamaktadır. Orta Asya’da Nevruz, Pir Sultan’ın deyişlerindeki “SULTAN NEVRUZ” gibi, manevi bir anlamda yüklenerek kutlanmaktadır. Kazaklar, Kırgızlar, Özbekler, Türkmenler, Azeriler, Tatarlar… Hatta Balkanlar’da Arnavutlar… Evet, Nevruz bölge halklarının ortak değeridir.

Nevruz’u ülkede gündeme ve bu günlere getiren maalesef PKK ve Bölücülük oldu. Ne ilginç değil mi? Türk Dünyası Liderlerinin Merhum Türkeş’le dövdükleri demir ve ateşten atlama halkın hafızasında iz bile bırakmadı. Nevruz halen kafamızda Bölücülüğün mihengi olarak duruyor. Neden böyle peki?
Tüm Türk Devletleri’nde Nevruz resmi tatil. Bizde neden tatil değil ve resmi olarak kutlanmıyor?

Dinimiz eski kültürlerden gelen bir kısım geleneklere iyi bakmamıştır. Bunun sosyolojik karşılığı da vardır. Ancak, Milletimiz özellikle Orta Asya’da Nevruz’u birleştiren bir bayram gibi kutlamakta, dargın barıştırmakta, yardımlaşmakta, misafirliklerle gelenek ve değerlerini korumaktadır.
Nevruz’un bölgemizdeki İslâm Halkları bir araya getiren toplumsal yanı da göz ardı edilemez. Bu yönü ile Nevruz’da bir araya gelmek sosyal bir ihtiyaç olmuştur.
Türk Dünyası başta olmak üzere, Anadolu’da Kürt Türkleri Nevruz kutladıkları meydanları SARI-YEŞİL-KIRMIZI-MAVİ renklerle süslerler. Dilerim, bölücü hainlerin etkisinde kalan kardeşlerimiz de bunu görürler.

Geçmişte, Diyarbakır Nevruz Meydanında sadece bölücüler vardı. Davet etsenize Türk Devletleri’nden insanları da. İran’dan, Arap ülkelerinden, Balkanlar’dan.
Tabii tam tersi de geçerli. Söğüt’teki, İstanbul’daki törenlere çağırın Hakkari’den, Şırnak’tan insanları.

Ülkemde algı oluşturanlar maalesef Milli Unsurlar değil. Milli Unsurlar ya seyrediyor ya da çözüm ve algı oluşturma anlamında çaba sarf etmiyor.
Nevruz’un bizi birleştirmesi gerekirken farklılaştırması MGK Genel Sekreterini, Kamu Güvenliği Müsteşarlığı’nı, MEB’nı, hatta TİKA Başkanı’nı, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanı’nı neden rahatsız etmez?

Nevruz, Milli ve yerlidir. Tatil olmalı ve resmi olarak kutlanmalıdır. Nevruz’a “Yenigün” vb. yeni isimler ve değerler yükleyip tarihi ve geleneksel tanımlarının dışına çıkartılmamalıdır.
Diyarbakır’da yanan Nevruz Ateşi bölücülüğü değil, birlik ve beraberliği büyütmelidir.

Türk Milleti, İslam’dan önce muharipti, savaşçıydı. İslam’la Mücahit oldu, alp oldu, alperen oldu. Uç beyi oldu önce, küffâr sınırlarında kale oldu. Sonra Lider oldu, sancaktar oldu, Büyük devlet oldu. Âleme nizam verdi.

İslam’dan sonra Türk Hükümdarlık Saraylarında maalesef özentiler çoğaldı. Öncesinde de vardı Çin etkisi ile… Hükümdarlıklar ve bir kısım üst düzey memurları, âlimi vs. sırtını dayadığı muharip Türk’e Etrak-ı bî-idrak deme ihanetine dahî düştü.
Arap Milliyetçiliği ve Cahiliye âdetlerinin bir kısmını İslâm’ın müstehâpları olarak sunan Emevî ve Abbasî hükümdarlıklarına ve Fârisî kültür şovenizmine Hoca Ahmed Yesevi Atam “DUR!” dedi.
“Sevmiyorlar âlimler sizin Türkçe dilini,
Erenlerden işitsen açar gönül ilini..
Ayet-hadis anlamı Türkçe olsa duyarlar,
Anlamına erenler başın eğip uyarlar…
Miskin Hafız Hoca Ahmet yedi atana rahmet,
Fars dilini bilir de sevip söyler Türkçe'yi…”

Hoca Ata’mızın Anadolu’ya gönderdiği talebeleri önce Selçuklu ikliminde dirildiler sonra Osmanlı ile. Ancak bir sorun vardı. Selçuklu’nun resmi ve edebiyat dili Farsça, bilim dili Arapça.. Osmanlı kuruluş döneminde özellikle de Fatih’e kadar her şeyi ile yerliydi. Hani övünerek diyoruz ya, Osmanlı’nın ilk on padişahı süper zekâydı diye…
Bu zekî hükümdarların tebâsı kimdi peki?
Etrak-ı bî-idrak. Yani İdraksiz Türkler..
Çanakkale ya da İstiklâl Savaşı’nın Liderlerin şahsî kahramanlığı olarak görülmesinde de benzer Etrak-ı bî-idrak tavrı var.
Peki, Osmanlı’daki muvaffâkiyet neden sadece padişahların? İstiklâl Harbi ile kurtuluş neden sâdece M. Kemâl Paşa’nın?

Dirilişin de yıkılışın da sebeplerini İmân Esaslarına bağlılık ve töremize hürmette arayalım. İslam esaslarına bağlıydık, töremize hürmetkârdık yükseldik, uzaklaştık eridik ve yok olduk...
İmân Esasları ve töre varsa, Azîz Milletimiz dimdik yaşayacaktır. 15 Temmuz dâhil, Millî terbiyemizin insanımız üzerindeki yönlendirmesinin sonucudur.

Bakın Anadolu’ya, Türkmen, Kürt, Sünni, Alevi.. Aynı terbiye ile yaşarlar. Asker Ocağında çok net görünür Anadolu’nun Atayurdumuz Ortaasya’dan temellerini getirdiğimiz bir olmuş, birlik olmuş terbiyesi. Esasında tam anlamı ile de TÜRK bu topraklarda olunmuştur.

Nevruz bizim bayramımız. Hepimizin.. Osmanlı’da din adına ötelenen örf ve töre, cumhuriyette, çağdaşlık ve laiklik diyen baskıcı irade tarafından aşağılanmıştır. Oysa dindarlığını ve dinî yaşantısını beğenmediğimiz öncü Türk boyları ile hem Anadolu, hem de Balkanlar İslâm oldu. Siz Osmanlı’nın yükselme döneminde ve sonrasında gittiği yerlerde İslâmlaşma ve Türkleşme görüyor musunuz?

Şimdi, ne dindarlık kisvesi ile yürütülen yozlaşma, ayrıştırma ve saklanan gerçek niyet mikromilliyetçiliğe, Kürtçülüğe müsâmaha gösterilmeli, ne de çağdaşlık, Laiklik, Atatürkçülük vs. diyen İman, İslam, töre ve Millet düşmanlığına..

Nevruz, Anadolu’da da tüm Türk Dünyası’nda olduğu gibi yerini almalıdır. Bizi birleştirmesi gereken bu gün nasıl oluyor da bölücülüğün sembolü haline geliyor? Malum 18 Mart Çanakkale Zaferi’nin yıldönümü, 21 Mart Nevruz. Birleştir ikisini.. Nevruz ayrıca eskiden Ergenekon’dan Çıkış Günü olarak da kutlanırmış.

Çanakkale Şehidleri, sokaklarımızda anılmalı. Nevruz ile Ergenekon’dan çıkış ve Çanakkale Direnişi mezcedilip “MİLLİ DİRENİŞ VE BİRLİK HAFTASI” olarak kutlanmalıdır. Bu günler tüm Türk ve İslam Âlemi ile koordine edilebilir. Adriyatik’ten Çin Seddi’ne Türk’ün olduğu her yerde Sultan Nevruz SARI-YEŞİL-KIRMIZI-MAVİ renklerle kutlanmaktadır.

Milletimizi kimseye yem etmeyeceğiz. Bu gün İslam Dünyasına bakın. Radikal dinci(!) ve terör örgütleri de, diyalogcu, sözde ılımlı İslamcılar(!) da yabancı güçlerin bağrımıza soktuğu fitne odakları. Herkes kendisini gerek fert gerek içinde bulunduğu gurupla sorgulamalıdır.

Milletimiz Müslüman’dır. Dünyanın merkezinde yurt tuttuğu için yeniden büyük devlet olma istidâdı olduğu için, medeniyet coğrafyasında lider ve öncü vasfından dolayı, hilâfetin sancağı semalarında durduğu için hedeftedir.

Bakıyorum, geleneksel anlamda milli değerlerimize düşman olanlar, kime düşman? “O gitsin, isterse ülke batsın!” diyorlar. Şimdi sözde bir kısım dindar da aynısını söylüyor. Demek ki ağaları ve kocaları aynı dış güçler..
Şimdi O “gitsin!” adama, Uzun adama söylüyorum. “Deden Osman Gazi’nin, Sultan Baybars’ın, Alpaslan’ın yozlaşmamış değerleri ile sen de yürü.” Çünkü yanında samimiyetle duran sâdece bu necip millettir. Bırak muhalefeti, sırtında taşıdığın siyasi kadrolara bile arkanı dönme. Millet seninle. Şehid olan yiğitler seninle… Yetmez mi?

Nevruz da bizim, sarı, yeşil, kırmızı da… Toprak ta bizim devlette.. İmân da bizim edeb de.. Türkmen de bizim, Kürt de… Arap da, Çerkez de.
Değil mi ki Müslüman? Sünni de Alevî de, Şiî bizim. İmân ve İslâm, ecdâd mirâsı yeter bir olmak için bize..


Strateji ve Yönetim Uzmanı
Emekli Yarbay Halil MERT

Strateji ve Yönetim Uzmanı
Emekli Yarbay Halil MERT