Sevgili dostlarımız;
Kurban Bayramı faaliyetleri ve bağış kampanyamız devam ediyor. Moğolistan, Kazakistan ve Türkiye için kurban hisse bağışlarınız kabul edilmektedir. Allah(c.c.) yapacağınız bağışları kabul eylesin.
Amiin,
Nakledildiğine göre Roma İmparatoru Sezar bir konuşmasında uydurma bir kelime kullanır ve bunu birkaç kez tekrarlar. Âyandan biri hükümdarın sözünü keserek memleket diline hürmet etmesini rica eder. Bir diğeri ona şöyle der:
“Bahis mevzu ettiğin kelime, tutalım ki memleket dilinden değildir. Fakat mademki, Roma İmparatorunun ağzından çıkmıştır, artık memleketli olmuştur.”
Diğeri buna şu cevabı verir:
“Sezar! Sen dilediğin insanlara Roma vatandaşlığı sıfatı verir, mevki ve rütbe ihsan edersin. Fakat memleket dilinden olmayan (uydurma) bir kelimeye Romalı olma hakkını veremezsin.”
Bin yıldır kullanarak millî bünyemize kattığımız, fikir dünyamızın temel taşı hâline gelmiş ve hâlâ kullanılmakta olan “hayat” dolu kelimelere eski damgası vurup, yerine “yaşam” kelimesini yerleştirmeye çalışmak, Türkçeleştirmek değil, olsa olsa dilimizi diri diri mezara gömmektir.
Böyle misaller saymakla bitmez. Meselâ; “imkân” yerine “olanak”, “ihtimal” yerine “olasılık”, “hâkim” yerine “yargıç”, birbirinden farklı mânâ inceliklerine sahip “ihtilâl”, “inkılâp” ve “ıslahat” gibi kelimeleri topyekün atıp yerine “devrim” kelimesini uydurmak, Türk diline hizmet etmek değil, bilâkis ihânet etmek demektir.
Bir mütefekkir şöyle der:
“Bir milleti değiştirmek istiyorsanız, önce kelimelerini değiştirin!”
Bu sebeple dinden uzaklaştırma siyâseti tâkip edenlerin en mühim vâsıtası dâimâ dil olmuş, yani ondan dînî kelimeleri ayıklamak olmuştur. Zira insanlar -daha önce de ifâde ettiğimiz gibi- kelimelerle düşünürler. Mefhumları ve kelimeleri azaltılmış, kısırlaştırılmış ve çarpıtılmış bir “dil” ile derin İslâmî ve millî tefekkürün heyecan ufuklarına açılmak aslâ mümkün değildir. Bu yapılmadıkça da, davranış ve duygularımızın temelini teşkil eden tefekkür cılızlaşır ve gönül ufku daralır. Sıhhatli fikirler üretemeyen sığ ve kısır bir tefekkür ile de millî ve mânevî bünyemize kasteden zararlı akımlara karşı durulamaz. (Osman Nûri Topbaş, Genç Dergisi, Ocak-2015)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Veliyy: Seven, yardım eden, gerçek ve yegâne dost, yardımcı olan, kâinatın ve bütün mahlûkatın işlerini yürüten, sevk ve idare eden demektir.
Kısa Günün Kârı
Unutmayalım ki bizler, ecdâdımızın millî ve mânevî değerleriyle bütünleşebildiğimiz zaman, onların bıraktığı mukaddes emânetleri şerefle taşıyabiliriz. Ancak bu şekilde kendimize has millî ve mânevî şahsiyetimizi yaşatmış oluruz.
Verdiğiniz Kurban bağışları bir garibana şifa olabilir.
Abdullah el-Kalânsî başından geçen bir olayı şöyle anlatır:
Bir sefer sırasında şiddetli bir rüzgâr çıktı, deniz azgınlaştı. Gemidekiler duâ ediyor, adaklar adıyorlardı. Benden de adak adamamı istediler. Ben dünyâdan vazgeçmiş biri olduğumu söyledimse de dinletemedim. Bunun üzerine “Eğer Allah beni bu musibetten kurtarırsa asla fil eti yemeyeceğim.” diye adak adadım. Onlar: “Kim fil eti yiyor ki, sen onu kendine haram kılıyorsun?” dediler. Ben: “Aklıma böyle geldi.” dedim.
Gemiden bir grup insanla kurtulduk. Bilmediğimiz bir sâhile çıkmıştık. Ne yapacağımızı, nereye gideceğimizi bilemez bir haldeydik. Yiyeceğimiz de yoktu. Açlıktan bîtap bir haldeyken bir de baktık ki bir fil yavrusu yakınımıza kadar gelmiş. Arkadaşlarım hemen onu kesip etini yediler. Israr ettilerse de ben yine yemedim. Bilâhare arkadaşlarım uykuya daldılar.
Bu arada anne fil bizim bulunduğumuz yere geldi. Yavrusunun kemiklerini görünce bizi teker teker koklayıp kimde yavrusunun kokusunu aldıysa onu ezip geçmeye başladı. Beni de kokladı. Etten yemediğim için bana bir zarar vermedi. Hattâ koca fil âdetâ bana sırtıma bin der gibi önümde eğildi. Ben sırtına binince de hızla yürümeye başladı. Gece boyunca gittik. Sabaha yakın beni bir yere indirdi. Seher vakti olduğum yerde dururken bir grup insana rastladım. Beni evlerine götürdüler, ağırladılar. Bir tercüman vasıtasıyla başımıza gelenleri anlattım. Bizim çıktığımız sahil ile onların bulundukları yerin sekiz günlük mesafe olduğunu söylediler. Hâlbuki ben o mesâfeyi bir gecede katetmiştim.
Bu hikâyeden de açıkça anlaşılacağı gibi takvâ ve ahde vefâ kişinin hem dünyâsını, hem dînini mâmur eder.(İsmail Hakkı Bursevî, Rûhu’l-Beyân, 5.Cilt, Erkam Yay.)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Metîn: Son derece güçlü, sağlam ve kuvvetli olan, kuvveti azalıp gevşemeyen çok dayanıklı olan demektir.
Kısa Günün Kârı
Emînlik ve ahde riâyet, müslümanlığın şiârıdır. Bir mü’minin emîn olmaması ve sözünden dönmesi, Allâh Teâlâ’yı çok gazaplandıran ve kişiyi esfel-i sâfilîne sürükleyen kötü bir vasıftır.
HOCA AHMED YESEVİ İLİM VE İRFAN VAKFI ve YARDIM KÖPRÜSÜ VAKFI KURBAN FAALİYETLERİ
İRTİBAT NUMARALARIMIZ
TÜRKİYE : 0507 408 01 10 (Zeki Can )
ALMANYA : +491626751389 (Turan Alper )
MOĞOLİSTAN : +976 94 31 48 42 ( Yardım Köprüsü Vakfı)
DEĞERLİ YARDIMSEVER DOSTLARIMIZ, KURBAN KAMPANYAMIZ BAŞLAMIŞTIR. ALLAH(C.C.) YAPTIĞINIZ VE YAPACAĞINIZ KURBAN BAĞIŞLARINIZI KABUL EYLESİN.
AMİİN,
Her Sofraya Bir Komşu
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“…Anaya, babaya, akrabâya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve mâliki bulunduğunuz kimselere ihsân ile muâmele edin, iyi davranın…” (Nisâ, 36)
Rasûlullah (sav) buyurdular:
“…Komşuna ihsanda bulun ki (kâmil bir) mü’min olasın…” (Tirmizî, Zühd, 2/2305; İbn-i Mâce, Zühd, 24)
Ebû Zer (ra) şöyle der:
“Dostum Rasûlullah (sav) bana şöyle vasiyet etti:
“Çorba pişirdiğin zaman suyunu çok koy. Sonra da komşularını gözden geçir ve gerekli gördüklerine güzel bir şekilde ikrâm et!” (Müslim, Birr, 143)
Hadîs-i şerîf muktezâsınca komşu hakkını îfâya, yokluk dahî mâzeret değildir. İmkânı dar olan kişi de gücü nisbetinde komşusunu kollamak durumundadır. Zîrâ Allah Rasûlü (sav)’den şöyle bir ihtar vârid olmuştur:
“Komşusu açken tok yatan kimse mü’min değildir.” (Hâkim, II, 15; Heysemî, VIII, 167)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Hakk: Varlığı ve ulûhiyeti kesin olan, inkârı mümkün olmayan, ezelî ve ebedî olan ve değişmeksizin var olan nihâî gerçek, kimseye muhtaç olmayan, sözü en doğru olan, eşyayı hikmetin gereğine göre icad eden demektir.
Kısa Günün Kârı
Komşularınızı iftar sofranıza davet edelim. Hep birlikte iftar organizasyonları yapalım, sofralarımızı sokaklara taşıyalım.
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Azîz: Dengi ve benzeri bulunmayacak derecede değerli ve şerefli olan, güçlü ve yenilmez olan, daima galip gelen, mağlup edilmesi mümkün olmayan demektir.
Kısa Günün Kârı
Örnek nesildeki rûh inceliğinin, lisâna aksetmiş bir hâli... Düşünmek îcâb eder ki, bu kadar nâzik, zarif ve ince bir lisan kullanmayı telkin eden gönül hassâsiyeti; hangi terbiyenin, hangi eğitimin mahsûlüdür?..